Bir gün Ormanlar Kralı Aslan ormanda tek başına yürüyüşe çıkmış etrafı
denetliyormuş. Bir ara yakınındaki bir ağacın kovuğundan bir mırıltı geldiğini
duymuş ve ne olduğunu anlamak için önce burnunu sokmuş aradığını bulamayınca
başı içeri girmiş ve yeleleri ters döndüğünden tekrar başını çıkaramamış.
Yakınlarda dolaşan Kurt durumu görünce, daha önce Tilki´nin oyununa gelip
Aslan´dan aldığı ‘Üç hafta av yasağı´ cezasını hatırlamış ve uzun zamandır
fırsat kolladığı intikam saati gelmiştir. Aslan´a arkadan yaklaşarak aniden
sert bir şekilde kuyruğunu ısırmış ve kaybolmuş. Aslan´ın canı öyle bir acımış
ki, kükremesi ta uzaklardan duyulmuş. Genel sekreter kaplumbağa, kükremeyi
duyunca ekip göndermiş ve kovuk genişletilerek Aslan´ın başını çıkarması
sağlanmış. Aslan Kral, sekretere “Yarın sabah 06.00´da herkes meydanda
toplansın” emrini vermiş ve istirahate çekilmiş…
Gece Kurt Tilki´ye “Ben sabah seni kaldırırım, avlanacaksan geç
yatabilirsin” deyip sabah Tilki´yi kaldırmadan toplantıya gitmiş. Sabah tam
saatinde, sürüngenler ön sırada zürafalar en arka sırada olacak şekilde tüm
hayvanlar toplanmış ve büyük bir saygı ile dikkat kesilmişler. Kurt ise suçluluğun
verdiği ürküntü ile boyuna göre önlerde olması gerekirken zürafaların arkasına
pusmuş. Aslan herkesi süzdükten sonra sakin ve kendinden emin bir tavırla;
-Dün kendi talihini perişan eden zavallı yaratık kimse bir adım öne çıksın.
Kendisi çıkarsa yaşama şansı veririm. Yoksa ben kendi yöntemimi uygulayacağım…
Saat tam 06.10´da Aslan cümlesini bitirmişken, toplantıya geç kalan Tilki
efendi gözünü ovuşturarak telaş içinde gelmiş ki herkes Aslana bakıyor ve bir
sessizlik var. Daha önce oynadığı oyunu unutan Tilki hemen arkada saklanan
Kurt´un kendisine sormuş;
-Kalkamadım, sen de kaldırmadın, ne dedi Aslan?
Kurt, Tilki´nin halini görünce “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş” diye
düşünür ve şöyle der;
-Hiç, İdari İşler Müdürü istifa etmiş, yenisi lazımmış. “Daha önce yapan
varsa bir adım öne çıksın” dedi.
Tilki uyanık ya, hemen kalabalığı yarıp en ön sıradaki sürüngenlerin de
önüne geçmiş ve elini göğsüne vurarak demiş ki;
-Ben, ben, ben! Daha önce yapmıştım yine yaparım…
Bunun üzerine Aslan kükreyerek Genel Sekreter Kaplumbağa´ya dönmüş ve
paydos emri vermiş, Tilki´ye de “Sen gel içeri” demiş… Herkes rahat bir nefes
alarak toplantı alanını terk etmiş, işine gücüne dönmüş, Tilki sevine sevine
Aslan´ın ofisine girmiş… Bir iki saat sonrasında, Kurt civarda bir ağacın
arkasında ayak ayak üstüne atmış oturur vaziyette, kürdanla dişini kurcalayıp
gözüyle etrafı kolaçan ediyormuş. Biraz sonra bakmış ki, Tilki gözleri
morarmış, bir eliyle başını diğer eliyle belini tutarak, kuyruğu yolunmuş bir
şekilde topallaya topallaya önünden geçiyor… Haince sırıtıp demiş ki;
-Tilki Efendi! Bakıyorum makam sahibi olunca yürüyüşün değişti…
Bu masaldan, ‘Farkındalık hayat kurtarır, kurtlarla dans edilmez, otorite
ile didişilmez, anlamadan harekete geçilmez, her zaman daha kurnaz biri vardır,
uyanıklık her zaman iyi sonuç vermez, eceli gelen köpek cami duvarına pisler,
hızlı karar vermekle acele karar vermek aynı şey değildir, ne ekersen onu
biçersin, başkasının ipi ile kuyuya inilmez, ne koydun avucuma ne süreyim
yüzüne, kötülük eden kötülük bulur´ gibi onlarca ders çıkarılabilir. Ancak en
önemlisi Çinli düşünürün söylediği gibi, “Taktik her zaman Stratejiye
muhtaçtır.” olmalı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder