Sayısı
kaç olursa olsun bir ilişkiye dâhil olan iki kişinin haricindeki herkes “Üçüncü
kişi” diye anılır, dördüncü, beşinci vs. denmez çünkü dahil olan herkes üçüncü taraftır. Üçüncü kişiler tarafların hislerini bilmediklerinden, sadece gördükleri ya da
gördüklerini zannettikleri şeylerle yorum yaptıklarından, ya da gizli
kıskançlıktan, ya da çarpık düşünce şeklinden, ya da sırf böyle yapmayı
sevdiklerinden dolayı ilişkileri çoğu zaman iki kişinin iradesinin dışına
sürükleyebilmektedirler. Bu yüzden ilişki (iş, arkadaş, kardeş, sevgili, eş, anne,
baba fark etmez) iki kişilik kalmalıdır. Sloganı şu: “Üçüncü kişi fazla
kalabalıktır”.
Bu
tür ilişki şekline “Üçleme” / “Üçgenleme” deniyor. Yani ilişkideki kişilerden
biri ya da her ikisi ortak arkadaşları üzerinden diğerine örtülü ya da açık
mesajlar iletiyor, böylece sorun çıktığında “Ben demedim / yapmadım, öteki
saçmalamış” diyerek sıyrılma şansı elde ediyor. Tanımı böyle. Bu tür bir ilişki
şeklinin kişi açısından faydası, her zaman iyi polis olma imkânı sunmasıdır,
kötü polisliği arkadaş hatırına bir başkası üstlenmektedir. Yani kişi kendince
karşıyı rahatsız edecek hiç bir şey yapmamış olduğunu zanneder. Ancak durum
öyle değildir, ikinci kişi taşın nereden geldiğini fark ettiği an çok çabuk bir
“güven yıkımı” başlayacak ve ikinci kişinin açık sözlü, ya da entrikacı olması
durumlarına göre, ya “çatışma” başlayacak ya da “gizli akıl oyunları” devreye
girecektir. Farkındalık varsa çatışma bir yerde öyle veya böyle sonuçlanır,
ancak gizli akıl oyunlarına girilmişse, her iki kişiyi de oldukça yıpratıcı,
sinir bozucu uzun bir süreç bekliyor olacak, bu sürece “karşıdakini alt etmek /
yenmek” duygusu hâkim olacaktır. Maalesef iki kişinin duygu alt yapısına uygun
olarak bu akıl mücadelesi, basit çatışmadan başlayarak, intikamcı yaklaşımlara
kadar uzanabilmektedir. İşin hazin yanı, üçüncü kişiler bazen aşırı şekilde
ilişkiye dâhil olduklarından, taraflardan birini çalabilmekte ve bu defa mağdur
olan hırsız olanı “sırtından bıçaklamak” la suçlayabilmektedir. Bu durumun
mağdur için doğru izahı, “pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” tır, çünkü
sansarı kümese sokan kendisidir…
Bu
davranış şekline ülkemizde ailelerde çok rastlanmaktadır, evlilikler 6 kişilik
olmakta, yeni kurulan evin içinde 4 ebeveynin, sözü, öğretileri ve ruhu
dolaşabilmekte, ilişkide olan ikili aslında o kadar kuşatılmışlar ki,
birbirlerine kendi iradelerinden habersiz olarak başkalarının bakış açısına
göre muamele yapmakta ve ortaya bir problem yumağı çıkmaktadır. Başka
ilişkilerde de yakın arkadaş müdahalesi çok sık rastlanan bir durumdur. Kişi
bazen kendi isteğiyle bir üçüncü kişiyi ilişkiye dâhil edebilmektedir. Bunu
eski alışkanlıklarından dolayı ya da kendini güvende hissettiği için yapıyor
olabilir. Sebep, yakınlık derecesi ve niyet ne olursa olsun, “üçüncü kişi her
zaman yıkıcıdır”. Çünkü o kendini ne kadar akıllı zannederse etsin, her şeyi
kendi algısına göre yorumlar ve iki kişinin hangi mecrada dolaştığını bilmesi
imkânsızdır. Bildiğini iddia edenler, zannettiğini ima ediyordur, ya da bir
projesi vardır. Fakat ilişki zan ve proje üstüne kurulamaz, ilişki geldiği ve
olduğu gibidir, yapıcılıkla büyüyebilir. Empati demiyorum çünkü bu tür
ilişkilerde “empati” karşı tarafın zayıf yönlerini çözmek ve manüple etmek için
kullanılır. Bu da son derece güven yıkıcıdır, özellikle “temel güven duygusu”
daha önceden örselenmiş kişiler için…
Bu
yüzden kişi, hangi tür ilişkide olursa olsun fark etmeksizin, üçüncü kişilere
alan açtığında, bilmeli ki kendisinin sebep olmadığı ancak kendisinin çözmek
zorunda kalacağı bir yığın sorunla yüzleşecek demektir. Bu saatten sonra da
suçu bir başkasına atmak konuyu çözmeyecek, hatta derinleştirecektir. Diğer
yandan suçu bir başkasına atan taraf, aynı zamanda kendi iplerini başkasının
eline verdiğini itiraf etmiş ve “ilişkide gerçekten var olamadığını” beyan etmiş
olacaktır...
Şartlar
nasıl şekillenirse şekillensin, kişinin üçüncü şahısları ilişki çemberinin
dışında tutması, kazançların en büyüğüdür. Bu sayede kişi hem kendisi kalmayı
başaracak hem de ortaya çıkacak sorunlara nasıl yaklaşabileceğini daha iyi
kestirebilecektir. Tıpkı başkasının diktiği elbiseyi tamir etmenin güçlüğü
gibidir, siz dikseydiniz neresini daraltıp neresini açacağınızı çok çabuk ve
doğru olarak kestirmiş olurdunuz…
Fıkra:
Adamın biri müstakil bir ev yapmaya karar vermiş ve inşaata başlamış. Komşuları
her gün yanına uğrayıp temelden çatıya kadar “o öyle olmaz böyle olur” diyerek
adama müdahale etmişler. Adam da inanıp denileni yapmış ve ortaya bir hilkat
garibesi çıkmış. Bu kez ortaya çıkan şeyi beğenmeyince ondan vaz geçip yan
arsaya bir inşaat daha başlamış ve komşular ona da aynı şeyi yapmaya kalkınca
adam demiş ki: -Dur komşum, sizin ev ötekiydi, bu benim ev, lütfen karışmayın…12.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder