“Oğlan babadan öğrenir at oynatmayı, kız anadan öğrenir sofra donatmayı”
deyişinden yola çıkarak az bilinen baba-oğul meselesine bir pencere açalım.
Kavga olsun olmasın baba-oğul meselesi asırlardır vardır. Son iki asırdır ne
olduysa babalar gölge olmuş, ev yükü anneye binmiştir. Hâlbuki annenin oğulu,
temel eğitim sonrası (3-5 yaş) babaya yönlendirmesi gerekiyordu. Çünkü baba
oğulun yaşamdaki lideri, antrenörü ve kaptanıdır. Ne yazık ki kaptan sadece
ekmek getirmiş genç futbolcuyu eğitme gayretinde olmamış, topu taca atmıştır.
Niye? Çünkü çok meşgul! Aslında bildiği o…
Babanın sorumluluklarını; eş, iş, çocuklar ve ebeveyn olarak 4 ana başlıkta
toplayabiliriz. Tüm mesele bu dörtlünün nasıl bir dengede tutulması
gerektiğidir. Yaygın olan erkeğin yüzünü tamamen işe ve atasına (Aşırı
dindarlık) dönmüş olması, eş ve çocukları yalnız bırakmasıdır. Bunun birkaç
sebebi olabilir;
1071-1922 arasındaki yoğun savaşlarda erkek nüfusunun azalması “Babasız
aile” sayısını artırmıştır. Bu, annelerin erkek evlatlarından birini fahri aile
reisi yapmasına yol açmıştır. Daha sonra sorumsuz ergen babalar bu adeti devam
ettirerek, yükü oğul ve anneye yıkmış, kendisi boş veya dolu işlerle vakit
geçirmiştir. Kemikleşen yanlış bağlanma nedeniyle oğul yüzünü yeni eşe dönememiş,
yani eş yalnız kalmıştır…
Sanayi devrimi ve kapitalist düzen ile birlikte son iki asırdır “Para
yarışçısı baba” sayısı artmış, aile içi değerler unutulmuştur. Erkekler var
gücüyle acımasız piyasanın inatçı savaşçıları haline gelmiş evi eşine
bırakmıştır. Yani eş yalnız kalmıştır. “Daha ne olsun” diyorsanız, siz de
meselenin kurbanısınız demektir…
Oğul kendi “Ergen babasının zayıflığı” nedeniyle eğitim ve onay
alamamıştır. Yıllar yılı yaşı kaç olursa olsun kendinin de farkında olmadığı
bir “baba açlığı” çekmiş, zayıf bir ergen olarak eşinin emrinde ya da tepesinde
(ortası yok) bir bilinmeze doğru kürek çekmiştir. Yani eş yine yalnız
kalmıştır...
Oğul, koca ilgisi görmeyen “Mutsuz anne pençesi”inden kurtulamamıştır.
Annesini mutlu tutmak adına, aklı orada kalmış, yüzünü yeni aileye
dönememiştir. Bu da oğulu eski ailede takılı tutmuştur. Yani eş yine yalnız
kalmıştır…
Oğul 13-21 yaşlarında doğası gereği asidir, çünkü bir iç savaş
yaşamaktadır. Savaş bitip babasına geri dönme zamanı gelmeden baba gemileri
yakmış ve sonsuz bir düşmanlık ilan etmiştir. Erkeklik hormonu savaşı
sertleştirmiştir. Oğul farklı olmanın suç olduğuna inanmış ve büyümekten
vaz geçip Peter Pan olmuştur. Ergen kimlikle evliliğe girip, yükü eşe
sarmıştır…
Yukarıdaki hususların beşi de sorumsuz baba sayısını, çoğaltmıştır. Babalar
genel de “Valla ben ekmek parası kazanıyordum ama nasıl ettiyse hanım oğlanı bu
hale getirdi” diyerek işin içinden sıyrılmaktadır. Ancak annenin oğula, erkek
kimliği verebilme yeteneğini pek sorgulamamıştır. Anneler hem anne hem
baba olmaktan boğulmuştur. İstisnalar olabilir. Bu tersliğin sonu ya hır-gür
evlilik ya da boşanmadır. Kayıp oğullar cabası…
Babalar bir de “Sahte Kral” olmuşlar. Aileden uzak “Kaf dağında yüz bin
koyun” beslemişler! Oğul da ergen kalmış, bunalımı atlatamamış. Bitmeyen baba
arayışına devam etmiştir. Birde eleştiri ve küçümseme varsa vay gele haline!
Oluşan öfkeyi en yakınına kusmuştur, yani eşe. Diğer insanlarla duygusal bağ
kuramamış, yaşama güvenle sarılamamıştır. Mesele babadan gelmesi gereken
eğitim, tasdik ve mezuniyettir…
Oğulun meselesi, zamanı gelince ayrı bir cumhuriyet kurma meselesidir.
Bunun için, farkında olmadan babasından beklediği şey onaydır. Oğula, korunma,
ihtiyaçlarının karşılanması, yol yordam gösterilmesi, örnek teşkil edilmesi ve
şefkat / hoşgörü gösterilmesi gerekir. Belki de baba tarafından kutsanması
gerekmektedir. Oğul bu ortamda kendi kimliğini örecek ve zamanı gelince de
kendi düzenini kuracaktır. İzin verilirse tabi! Bu olursa, kendisi de bir
koruyucu olacak, öğrendiklerini sonraki nesle aktaracaktır.
Babadan kabul görmüş oğulun yaşam ve insanlarla ilişkisi sağlam temele
oturacak, onaylanmamış oğul şaşkın ve öfkeli kalacaktır. Hayatı boyunca bu
onayın peşinde koşacak, ergenlikten çıkamayacaktır. İçindeki “baba yarası” ile
ömrünü belirsiz bir arayışla geçirecek, hayatla ve insanlarla yakın ilişki
kuramayacak, kurduğu ilişkiler zehirli olacaktır. Buna eşi de dâhildir. Toplum
genelinde ne yapılması gerektiğini pek kestiremiyorum, uzmanlar daha iyi bilir.
Ancak babaların bir an önce oğulu mezun ederek, ”Yolun ve bahtın açık, yüzün de
ailene dönük olsun” deyip helalleşmesi iyi bir başlangıç olabilir. Bu sefer
babalara ve onları bağlı tutan ebeveynlerine duyurulur….
H. Ali YILDIRIM, 05.05.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder