Son günlerde çok fazla kadına şiddet haberleri duyuyoruz. Bu fazlasıyla
yaralayıcı ve üzücüdür, olanlara yürek dayanmıyor. Üzücü ama ekranda yüzlerce
defa görüntü tekrarı yapılıyor ve bastıra bastıra zihinlere işleniyor. İşin bu
tarafı da ürkütücü çünkü çok afedersiniz “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek”
diye bir deyim var. Bu deyim hiç aklında yokken meyilli olanların
uyarılabileceğini anlatıyor. Bu kısma ne demeli? Ayrıca, hukuk konuya el
atmışken sık yapılan yayın zihinde “Günlük olağan” algısı yapar mı diye de düşünüyorum.
Çok şey konuşuluyor ama ortada konunun uzmanı psikologlar yok. Niyeyse?
Konuşması gereken onlar ama yoklar bu beni çok düşündürüyor. Bunları düşünerek
bu konunun sloganı şöyle olmalıydı: Şiddete ve şiddet reklamına hayır…
Konu ile ilgili olarak, ortada hiç konuşulmayan bir alt konu daha var: “Fabrika
ayarları.” Şöyle ki: Malum 21. Yüzyıla girdik, dünya yeniden şekil alıyor,
insanın zihin kodları değişiyor. Bu kod değişikliği, insanın algı ve davranış
biçimini de değiştiriyor. Bu süreç insanın Versiyon V4.0’dan (Yakın Çağ) V5.0’a
(Dijital Çağ) geçmesini gerektiriyor. Kadın doğası gereği çabuk uyum sağlıyor, yeni
tutum ve davranışları kolayca ediniyor. Erkek ise, doğası gereği yeni duruma
uyum sağlayamıyor. Aradaki fark erkek beyninin daha çok “tedbir odaklı”
çalışmasıdır. Bu yüzden yeni davranışları algılarken ya arıza yapıyor ya da hiç
algılayamıyor. Şöyle düşünün; Şehriniz analog yayından dijital yayına geçmiş,
sizin evdeki TV cihazı analog ve kod dönüştürücüsü yok diyelim. Gelen yayını görmenizin
imkânı yoktur. Yeni yayını okuyabilmeniz için kod dönüştürücü edinmek
zorundasınız. Bunun gibi erkek te yeni kodları okuyamadığından işler karışıyor…
Bu değişim sürecinde kadın geçişi hızlandırmak, geride kalan erkeği değişime
zorlamak için erkeğin içindeki “ben” in “fabrika ayarları” na dokunmak istiyor.
İçindeki “Ben” in beğenilmediğini düşünen erkek ise “rakip mi var?” deyip çöküntüye
(regresyon) girebiliyor, ne yapılsa ayar tutmuyor. Erkeğin fabrika ayarlarını güncellemeyi
başaramayan kadın bu sefer komple format atmaya çalışıyor, bu durumda kendini
reddetmek istemeyen erkek sert tepkiler üretiyor. Ama her ikisi de birbirlerinin
duygularının farkında değil. İkisi de var olma savaşı veriyor, ikisi de kıyasıya
mücadele ediyor. Kadın çareyi yalnız yürümekte bulunca da konu “terk” algısına,
bazıları için “terk depresyonu” na sebep olabiliyor. Bu da istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
Aslında durum tam bir kör döğüşü ama bu bir duygusal körlük, düşünsel değil. Olanları
böyle okuyorum…
Hızlı kod değişimi, erkek için apar topar hiç bilmediği New York’un
ortasına don paça atılmak gibi bir kaybolma hissi. Orası korku ve endişe dolu
bir ortam, çünkü yeni kodları bilmiyor, bilmeyince afallıyor, algı bozuluyor. Örnek
olarak Almanya’ya göç eden ailelerde stres üzerine yapılan araştırmada, erkeğin
kadına göre daha çabuk strese girdiği gözleniyor, sebep olarak ta erkeğin “uyum
gecikmesi” sorunu gösteriliyor. Bu yüzden göçmen ailelerde depresyon daha çok
erkeklerde görülüyormuş. Her yerde olmak üzere, uyum sağlayamayan erkek ise,
başarısızlık, yetersizlik, eksiklik, beğenilmeme gibi duygularla (düşünce
değil) stres ve depresyona girebiliyor, uzarsa sırasıyla kişilik bozukluğu ve
şizofren halini alabiliyor. Bu da çok bilinen bir konu…
Çare mi? “Ben” erkek için de kadın için de çok hassas bir yerdir, ona
dokunmak uzmanlık ister, çünkü bu bilgisayar kod yazılımı gibi bir şey ve
herkes yapamaz. Ya süreç yavaşlatılmalı, ya geçiş eğitimleri verilmeli ya da
format atılacaksa uzmanı tarafından atılmalı. Çünkü evde yapılan amatör deneyler
kötü sonuç doğurabilir. Olayı kınamak gereklidir ama maalesef “Kişiyi kınayarak
depresyon tedavisi” modeli henüz icat edilmedi…
H. Ali YILDIRIM, 29.08.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder